İklim değişikliği, günümüzde sınır ve gelişmişlik düzeyi gibi unsurlara bakmaksızın tüm ülkeleri etkileyerek global ölçekte karşılaşılan en büyük sorunlardan biri haline gelmiştir. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, 21 Mart 1994’te, “iklim sistemine ‘tehlikeli’ insan müdahalesini önlemek” ana amacıyla yürürlüğe girmiş, günümüzde 198 ülke tarafından imzalanarak neredeyse evrensel bir anlaşma niteliği kazanmış bir sözleşmedir.
COP, açılımı Conference of Parties, Türkçesi Taraflar Konferansı olan, 1995’ten beri süren bir dizi Birleşmiş Milletler iklim değişikliği konferanslarına verilen isimdir. Bu konferansların amacı, iklim değişikliğini sınırlamak ve bu yolda Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) üyelerinin kaydettiği gelişmeleri gözden geçirmektir. Bu gözden geçirme süreci, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni imzalamış tüm ülkelerden temsilcilerin katılımıyla, üye ülkelerin, iklim değişikliğini sınırlama yönünde attığı adımların UNFCCC’nin genel hedefiyle karşılaştırınca ne kadar etkili olduğunun tartışılması şeklinde gerçekleştiriliyor. Tartışmalar, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne, ülkelerin aldıkları önlemler ve müdahalelerin, sözleşmenin “sera gazı konsantrasyonlarını, iklim sistemine tehlikeli antropojenik (insan kaynaklı) müdahaleyi önleyecek bir seviyede dengelemek” görüşüne paralel olarak değerlendirilmesi çerçevesinde yapılıyor.
UNFCCC’nin 197 Tarafı, genel olarak beş bölgesel grupta örgütlenmiştir: Afrika, Asya, Doğu, Avrupa, Latin Amerika ve Karayipler, Batı Avrupa ve Diğer Devletler (Avustralya, Kanada ve ABD dahil). COP, taraflar aksini kararlaştırmadıkça her sene düzenlenir ve COP başkanlığı ve bir sonraki COP toplantısının ev sahibi ülke genellikle bu gruplar arasında dönüşümlü olarak seçilir. Bu sene ise, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı (COP27) 20 Kasım’da Mısır’ın kıyı kenti Şarm El-Şeyh’in ev sahipliğinde gerçekleşti.
COP27’nin gündeminde; ormansızlaşmadan petrol ve gaz şirketlerinin kar marjinlerinin iklim değişikliğine olan etkileriyle çatışmasına, ton başı karbon fiyatlandırması sorunundan iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki ciddi etkisinin göz ardı edilemeyecek dereceye vardığının işaretlerine, fosil yakıt sektöründen kaynaklanan güçlü metan emisyonlarını azaltma yönündeki çabaların gerekliliğinden iklim değişikliğini önleme yolunda alınan önlem ve müdahalelerde yeşil yıkama sorununa birçok konu vardı.
Konferansın gündemindeki en önemli konulardan biri ise bir kayıp ve hasar fonu kurmak ve faaliyete geçirmek adına alınan karardı. Uyum Gündemi milyarlarca iklime duyarlı vatandaşı korumak için başlatıldı. Karar kapsamında, dört milyardan fazla insanın iklimle ilgili risklere karşı direncini artırmaya yardımcı olmak için kapsamlı bir küresel yapılacaklar listesi sunuyor. Uyum Gündemi, “gıda ve tarım”, “su ve doğa”, “kıyı ve okyanuslar”, “insan yerleşimi ve alt yapı” konularına odaklanıyor ve “planlama ve finans” için çözümler sağlayan “beş etki’’sisteminden oluşuyor. Tuvalu (Pasifik Adaları Devleti) ise kömür, petrol ve gaz kullanımını aşamalı olarak kaldıracak, fosil yakıt yayılmasının önleyecek uluslararası bir anlaşma talep etmek için Birleşmiş Milletler iklim görüşmelerini kullanan ilk ülke oldu. ABD’nin üst düzey iklim diplomatı John Kerry yaptığı açıklamada, küresel sıcaklık artışlarını 1.5 oC altında tutmanın hala mümkün olduğunu ancak özel sektör finansmanı gerektireceğini söyledi. John Kerry, ayrıca, çok taraflı kalkınma bankası reformunun kesinlikle kritik olduğunu da ekledi.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Biden’ın katılımı da COP27’nin önemli gündemlerinden biri haline geldi. Biden, küresel ısınmanın gezegen için varoluşsal bir tehdit oluşturduğunu söyledi ve ABD’nin onunla savaşma hedeflerini yerine getireceğine dair söz verirken, iklim konusundaki kararlılığının sarsılmaz olduğunu söyledi. Biden, iyi iklim politikasının iyi bir ekonomi politikası olduğunu da ekledi. “Burada Amerika Birleşik Devletleri başkanı olarak durabilir ve güvenle söyleyebilirim ki Amerika Birleşik Devletleri 2030 yılına kadar emisyon hedeflerimizi gerçekleştirecektir (…) Paris iklim anlaşmasına yeniden katıldık. Anlaşmadan çıktığımız için özür dilerim!” dedi.
İklim değişikliği ve iklim değişikliğine dair tartışmaların önemli bir merkezi olan COP bu sene de COP27 adı altında birçok önemli konuyu ele alarak başarıyla sonuçlandı ve önemli kararların alınmasına köprü oldu. Alınan kararların yürürlüğe geçirilmesi ve iklim değişikliğine karşı bir farklılığın yaratılabildiğini görme umuduyla gelişmeleri takip ediyor olacağız.